Herkes değişmek zorunda değil.
Bazıları sabit kalmayı, aynı soruyu her gün yeniden sormayı bir yaşam biçimi sanıyor.
Oysa sorun değişmiyorsa, soruyu soran da değişmiyorsa, hatta “acaba” dedirten şey bile aynı yerde sabitleniyorsa… orada devrim beklemek fazla iyimserliktir.
Sorgulatanın dahi değişmediğini düşünüyorsan, aynı duvara farklı günlerde kafa atıp “Bugün daha az acır mı?” diye umut ediyorsan, burada sorun kader değil, ısrardır.
Bir de sağlam duruş meselesi var tabii.
Ayakta duruyormuş gibi yapıp, içten içe rüzgârla savruluyorsan, “Ben böyleyim” cümlesi kişisel bir marka değil, geçici bir mazerettir .
Başındaki duman ağır gelmeden kaçmak ise korkaklık sayılmaz. Bazen en akıllı hamle, yangın alarmı çalmadan binayı terk etmek gibidir. Kahramanlık her zaman içeride yanmak değildir; bazen de kapıyı bulup çıkabilmektir.
Kısacası…
Değişim de şart değil.
Ama aynı yerde boğulmak da bir zorunluluk değil.
Herkes dilediği kadar aynı kalabilir; sen yeter ki dumana alışmak zorunda olmadığını hatırla.
lizaçakır
