Hayatta hepimiz birçok şeyi bildiğimizi düşünürüz.
Bunların yolları hakkında kitaplar okur, videolar izler, belki saatlerce başkalarıyla konuşuruz deneyimleriyle aydınlanırız da işin ilginç tarafı … Bilmek, tek başına hiçbir şey ifade etmez Çünkü yolu bilmekle yolu gitmek aynı şey değildir çoğu zaman…
Bilmek Kolaydır da Gitmek Cesaret İster…
konuşmak kolaydır da adım atmak, ilerlemek karar almak zordur aslında . İşte orası bambaşka bir dünya. Çünkü o yolun üzerinde: Yorgunluklar, kırgınlıklar, belirsizlikler, karasızlıklar, etkiler, tepkiler, çokça sabır, çaba …. KAZANMA ümidi yada KAYBETME korkusu vardır. Konfor alanından çıkmak gerek çoğu zaman. Başarısızlık ihtimali korkutur elbet. İnsanoğlu bilmediğinden KORKAR da bildiğini sandığından SINANIR elbet…
O yüzden birçok insan “yolu bildiği halde” harekete geçmek istemez. Bilgiyi biriktirir ama adım atmak istemez.. Bilmek güvendir de yürüyebilmek CESARET…
Kitaplarda her şey güzeldir ancak hayat pratiğinde öylece akmaz …
Yol seni sınar. Yol seni değiştirir. Yol, seni bilgiyle değil, tecrübeyle donatır.
Tıpkı yüzmeyi kitaplardan öğrenmeye çalışmak gibi… Suyun içinde olmadığın sürece gerçekten yüzemediğini suya girmeden bilemediğin gibi…
Gerçek dönüşüm bilgiyle değil, yolla olur.
Kısacası YOLU BİLMEKLE YOLU GİTMEK aynı olmadı…
Eğer bir süredir aynı yerde olduğunu hissediyorsan, belki de o yola hâlâ çıkmadın. Sadece biliyorsun ama henüz yürümedin. O zaman kendine şunu sor: Gerçekten yolda mıyım…
lizaçakır
